|
||
![]() |
Kemalpaşa’nın Çınarı ve Belleği: MUSTAFA KARAGÜLLE | |
Rahim SAĞ | ||
rahimsag@kemalpasaaktuel.com | ||
Benim Mustafa amcam, Kemalpaşa’nın Kasap Mustafa’sı Mustafa Karagülle’yi kaybettik. Kemalpaşa için yeri doldurulamayacak bir değerdi Mustafa amca, pek çok kişinin bir şekilde hayatında ve hatıralarında yer etmiş, mümtaz bir şahsiyetti…
Mustafa amcayı yani Mustafa Karagülle’yi ilk tanımam gıyabında oldu. Kemalpaşa’ya yeni atanmış bir edebiyat öğretmeniydim ve nerede görev yaptığımı öğrenme çabası içerisindeydim. Başta o zamanki ev sahibim Yalçın Narin olmak üzere “burası neresidir?” tarzında merakımı gidermek için, neredeyse önüme gelen, sözü muteber herkese soruyordum. Bana ilk kimin anlattığını bilmiyorum ama bir “Kasap Mustafa” varmış, kasap dükkânında gazete küpürleri, tarihi nitelikte fotoğraflar varmış; bana anlatılan kasap dükkânı müze gibi bir yerdi… Bu “Kasap Mustafa” çok kitap okurmuş, kitap ve resim biriktirir, bunları Kemalpaşalı herkesin bildiği meşhur dükkânının duvarlarında sergilermiş…
Kemalpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü o yıllarda (2009-2011) bir dergi yayınlıyordu “Yansımalar” adıyla. Dönemin İlçe Milli Eğitim Müdürü Halis Murat, kendisi de yazıyordu bu dergide ve her okulun bir dergisinin olmasını çok önemsiyordu. Ben “Yansımalar” dergisinin son iki sayısında görev aldım. Dergi toplantılarının birinde, yazı kurulundaki öğretmen arkadaşların “biz artık Kemalpaşa dışına çıkmalıyız, Şirince gibi yerleri yazmalıyız” tezi ağırlıklı olarak kabul görmüştü ancak bu yaklaşıma karşı çıkan tek ben olmuştum; tanıkları hayatta olduğu için rahatça yazabilirim o toplantıyı. Demem o idi ki, “Kemalpaşa’da ‘Kasap Mustafa’ namıyla anılan ve meşhur bir zat var imiş; ben, henüz tanışmadım ama neden onunla bir röportaj yapmıyor ve Kemalpaşa’a böylesi bir değeri tanıtmıyoruz?”
Nitekim “Yansımalar” dergisinin son sayısı “Kemalpaşa Özel Sayısı” olarak yayınlandı ama derginin yardımcı editörü olarak “Kemalpaşa’nın Köyleri” yazısı gibi ağır bir görev bana verildiği için zamanım olmadığından aslında Mustafa Karagülle ile yapılması çok geç bile kalmış, dergiye değer katacak en önemli röportajı yapmak hiç kimsenin aklına gelmedi.
“Kasap Mustafa” ile tanışmak, öylesi bir kitap dostuyla sohbet etmek hep aklımdaydı; çok şeyi uzun süre içinde barındıramayan bir yapım olduğundan yakın dostlarıma da bunu çok sık anlatmışımdır.
Tanışmamıza vesile olan kişi Hakan Sayar oldu. “Kasap Mustafa” ile ilk onun dükkânında tanıştık ve muhtemelen o gün çay içtik. O gün beni en çok şaşırtan iki şey aklımda: Mustafa amcamın elindeki küçük poşet ve benim “amca” dediğim insanda -o günlerde- kendimde bile göremediğim kadar büyük bir enerji… Ben, Kemalpaşalıların “Kasap Mustafa” dediği Mustafa amcayı böyle tanıdım.
Ustası İstavri, Mübadele’de Yunanistan’a gidince dedem ve babam Kemalpaşa’da kasap dükkânı açıyor. Bizim aile ‘Koca Kasaplar’ olarak bilinir, kasaplık baba mesleği.
Ben 1944’de doğmuşum. Annem Manisalı, Girit’ten Manisa’ya gelmişler. Dedem Mevlevi, her zaman takım elbise giyer, kravat takar, elinden Kur’an düşmezdi. Babam evde bizimle Giritçekonuşuyor, annem ona hep ‘Türkçe konuş çocuklarla’ derdi, uyarırdı. Annem Türkçe konuşurdu hep.
Giritlileri daha çok Tahtacı Mahallesi’ne, biz Türkmen Mahallesi derdik, yerleştiriyorlar. Badem Dede’nin bulunduğu mevkiye, oralara. İlk yerleşen Giritliler yüksek kesimlere yerleşmiş, yerleştirilmişler.”
Aileler, herhangi bir yasal dayanağa sahip olmadıkları, mübadele protokolünde yer alan ve bu protokolle belirlenmiş bulunan mülkiyet haklarından yararlanamadıkları için yeni hayatlarını, yukarıda da görüleceği üzere, ancak kendi çabalarıyla, çalışarak kurmuşlardı.
Çabaları, anlayışları, amaçları, duruşları ve bakış açıları ortak her insan gibi çok kısa sürede abi-kardeş, amca-yeğen olduk; ondan çok şey öğrendim desem az söylemiş olurum. Adını o zamanlar henüz koymadığım, 2017’de yayınlanan “Nif’ten Kemalpaşa’ya/Bir Bizans Başkentinin Türkleşme Süreci” başlıklı kitabımın araştırma ve yazım aşamasındaydım. Kitapta yer alacak pek çok konuyu onunla müzakere ediyor, bana yol göstermesinin büyük faydalarını görüyordum. Kitabın yazım süreci, açıkçası umduğumdan çok zor oldu; ümitsizliğe kapıldığım, pes ettiğim pek çok noktada beni motive eden, tabiri caizse “tamam buraya kadar, niçin?” deyip durduğumda omuz veren Mustafa amcaydı. Onun, böylesi bir çalışmanın yapılıyor olmasından çok büyük bir heyecan duyduğunu görüyor, bedbin zamanlarımda bile yanımda olduğunu hep hissediyordum. Haftada en az 3-4 gün bir araya geliyor; sohbet etme, hal hatır sorma faslından sonra konu illa ki kitap çalışmasına geliyordu. Mustafa amca görmem gerektiğini düşündüğü bir ya da birkaç kitaptan söz ediyor “sen çayını içerken ben hemen gider alır gelirim” diyerek, hiç üşenmeden evine gidiyor, getiriyor; benim o kaynaklardan haberdar olmamı ve kitapta yararlanmamı sağlıyordu. Çoğu zaman da evindeki zengin kütüphanesindeki kaynakları beraber ayırıp, kolilere koyarak beraberce benim arabaya kadar taşıyorduk.
“Nif’ten Kemalpaşa’ya” kitabımın “Teşekkür” bölümünde Mustafa amcanın bana ve kitaba katkısını “Kitabın fikir aşamasından başlayarak yazım süreci içerisinde destek veren, sözlü tanıklığından yola çıkarak pek çok enformasyona ulaştığım ve bana kütüphanesini cömertçe açan değerli büyüğüm Mustafa Karagülle’ye ne kadar teşekkür etsem azdır.” diye yazarken de “Gündem – Kemalpaşa Haber” gazetesinde Filiz Eroğlu’nun benimle yaptığı röportajda “Sağ olsun Kemalpaşa’da ‘Kasap Mustafa’ diyorlar, Mustafa Karagülle, bana kütüphanesini sonuna kadar açtı, çok geniş bir kütüphanesi var. Ondan benim eve koli koli kitap taşıdım, bildiğiniz hamallık yaptım.” derken de aslında ne kadar az söylemişim…
|
||
Etiketler: Kemalpaşa’nın, , Çınarı, ve, Belleği:, MUSTAFA, KARAGÜLLE, |
|